Home Genel Sınıf Yönetimi

Sınıf Yönetimi

0

Saygıdeğer Öğretmenlerim,

İyi öğretmenlere baktığımızda sınıf yönetiminde oldukça başarılı olduklarını görürüz. Öğrencilere yaklaşımları, sınıf hakimiyetleri, velilerinden zamanında geri dönüş alabildikleri hemen fark edilir. Peki, bizim zorlandığımız bu konularda onlar nasıl başarılı oluyorlar? İşte, bu yazımda sınıf yönetimine dair bilmemiz gereken ufak detaylara değinmek istiyoruz.

Başarıya doğru giderken yaptığımız çalışmalar kadar, çalışma şekil ve tarzlarımızda sonuca ulaşmada etkili olacaktır. Üslubumuz, yaklaşımımız öğrenciler tarafından dikkat edilir. Mış gibi yapmak, samimiyetsiz algısını oluşturur ki, bu algıyı yıkmak oldukça zordur. Zira samimiyetsiz bulduğumuz kişilere karşı hep bir güven problemi yaşarız.

Sınıfa giren öğretmenlerimizin “çocuklar” diye hitap etmesi çok güzeldir tabi. Ama öğrencilerin birey olma yolunda ilerlerken, kişilik ve karakterlerine olumlu etki edeceğini düşündüğümüzden öğrencilere “hanımlar, beyler” diye hitabetin daha güçlü etki edeceği kanaatindeyiz. Bu hitap şekli ile seslendiğimizde, öğrencilerimizin zamanla, yaşlarının olgunluklarında davrandıklarını göreceğiz. Esasında öğrencilere gösterdiğimiz bu saygı, bizim kendimize gösterdiğimiz saygının kendisidir. Bizim her mevzuya yaklaşımımız, kendimize yakıştırdığımız saygımız olacaktır.

Sınıfa girip hararetin yükseldiğini gördüğümüzde, sesimizi duyurabilmek adına yapacağımız ilk şey, yüksek sesten başlayarak sesimizi aşağıya çekecek şekilde, uygun ses tonu ile “hanımlar, beyler beni dinler misiniz?” diye dikkat çekmeye çalışmak olmalıdır. Şayet sesimizi duyurmakta başarılı olamadıysak, sınıfı sakinleştirmek için beklemeliyiz. Aslında en etkili yöntem budur. Konuşmak için öğrencilerin sakin ve sessiz olduğu zamanı beklemek en doğrusu olacaktır. İlkokul öğretmenimin, sınıfta sesini duyurabilmek için tahtanın önünde bekleyip, hepimizin yüzüne sakin sakin bakıp, bir iki dakika bekledikten sonra elini söz almak ister gibi kaldırıp, konuşmaya başladığını hatırlıyorum. Kendi öğrenciliğimde tecrübe ettiğim bu durumun bizde oldukça etki ettiğini, öğrenci olarak siz öğretmenlerim ile paylaşmak isterim.

Kişisel hayatımızda hepimiz, birçok sorunlarla uğraşıyoruz. Hepimizin zamanında yetiştirmesi gereken sorumlulukları, çözülmesi gereken problemleri var elbette. Fakat okula girmemiz ile dışarıdaki sorunlarımızı sınıfa taşımamalı, bizi zorlayan kişisel durumlarımızdaki öfke ve gerginliğimizi, öğrencilerimize yansıtmaktan kaçınmalıyız.

Öğretmen olarak bizim “hayır” diyerek koyduğumuz sınırlar öğrencide etki etmiyorsa, sınıf içi belirlenen kuralların sınırları zorlanıyorsa, bunun ilk sebebi evdeki uyaran dilinin farklı olmasıdır. Evdeki uyaran dili yüksek olan öğrencilerde ikaz, pek caydırıcı etki oluşturmaz. Tecrübeli öğretmenin yapacağı ilk yaklaşım, öğrencide gördüğü bu sorun için aile ile istişare etmek olmalıdır. Yapılacak istişarede aileden, öğrenciye karşı evde kullanılan uyaran dilinin yumuşatılması istenmelidir. Amaç, ailenin öğrenciye kızıp, cezalandırması değildir. Böylelikle eğitimin üç kolu olan öğretmen-öğrenci-veli beraber hareket etmiş, aile de eğitime dahil edilmiş olur. Ailenin alacağı ilk tedbir, evdeki uyaran dilinin olumlu yönde değişmesi olmalıdır. Zamanla aşılacak olan bu durum için az da olsa sabır göstermemiz gerekmektedir.

Öğrencilere bağırıp, azarladığımızda (olmaz ya, varsayıyoruz), aslında kendimizi azarlıyoruzdur. Öğrencilerden dert yandığımızda, aslında kendi yetersizliğimizden dert yanıyoruzdur. Sonuçta bağırmak, bir öfke kontrol problemidir. Öğretmen dahi olsak, hiçbir öğrenciye bağırma hakkına sahip değiliz. Bu hakkı kendimize vermediğimizde, emin olun farklı çıkış yolları aramaya başlıyoruz ki, bu da bizi yanlış yapmaktan kurtarıyor. Sonuçta biz problemin ne olduğunu anlayamayıp, sorunu çözemediğimiz için sorun bu seviyeye ulaşmıştır. Öğretmen olarak ileride oluşabilecek sorunları zamanında görememiş olmamızdan kaynaklı, alamadığımız tedbirlerin sorumlusu öğrencilerimiz değildir.

Evet,

Öğretmen olarak yükümlülüklerimiz oldukça fazla. Fakat unutmayın ki, öğretmenliği biz seçtik. Bunun için bu sorunları çözerken doğru stratejiler ile krizleri fırsata çevirmeli, her öğrencimizi kazanmaya çalışmalıyız. Bu sorumluluklarımızın farkında olarak davranabilmek dileği ile,

Saygılarımla.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version