16.4 C
Türkiye
Cumartesi, Temmuz 27, 2024
spot_img

Benim Sorunum Değil

Saygıdeğer Öğretmenlerim,

Bu yazımızı beraber çalıştığı öğretmen arkadaşının sorununu kendisine sorun etmeyen öğretmenleri, kendisine sorun eden öğretmenlerimiz için klavyemize alıyoruz.

Okullardaki eğitimin niteliğini artırmak için öğretmenler olarak bizlere oldukça fazla görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumlulukların başında, diğer öğretmenler ile iş birliği içinde çalışmak gelmektedir.

21. Yüzyıl becerileri arasında yer alan iş birliği becerisini basitçe tarif etmemiz gerekirse; başkalarının bakış açısı ve ihtiyaçlarına saygı duyarak, ortak hedefe ulaşmakta birlikte çalışma yeteneğine sahip olmak, şeklinde tanımlayabiliriz.

En acil kazanılması gereken becerilerin en üst sırasında iş birliği becerisi yer almalıdır. “Bu iş birliği yeteneği neleri kapsamaktadır?” diye düşünürsek; Aktif dinleme, doğru ve yapıcı eleştiri ve özeleştiri yapabilme, karşıdakini takdir edebilme, anlaşmaya varabilme, bilgi paylaşımı yapabilme, müzakere edebilme, bilinçli farkındalık, değişime adapte olabilme gibi becerileri sıralayabiliriz.

Aslında bunların her biri tek tek ayrı bir yazı başlığı oluşturmaktadır. Fakat konumuza dönecek olursak, üretken iş birliği becerisini kazanmak için temelde aklımıza takılan sorulara kısaca değinelim istiyoruz;

  • Üretken iş birliği becerisine sahip olmak için sosyal (kişilerarası) beceriye sahip olmak şart mı?

Ortak amaç doğrultusunda ekip çalışması yapabilmek için bir arada çalıştığımız takım arkadaşlarımız ile amacımızı netleştirmek zorundayız. Bunun içinde karşımızdaki arkadaşımızı önyargısız dinlemeli, anlattıklarında söylediklerini duymaktan daha fazlasını yapmalıyız. Bunun için karşı tarafa veya kendimize zaman verebilir, gerekirse öğretmen arkadaşımıza konuyu tekrar açıklamasını rica edebiliriz.

Bu hassasiyet gerek sözlü-sözsüz iletişimde, gerekse yazılı iletişimde geçerlidir. Ne söylediğimizi kelimeler ile güzel izah edebiliyor fakat tavrımız ve beden dilimiz durumun aksini ifade ediyorsa, bu durum iş birliğinde sıkıntıya sebep olacaktır.

  • Üretken iş birliği için duygusal zekâ (EQ) becerisi ne anlam ifade etmektedir?

Öğretmenin kendi duygularını anlayıp kontrol edebilmesi kadar öğretmen arkadaşının da duygularını ayırt edebilmesi önemlidir. Mesela; yaşanılan olumsuz bir durum karşısında öğretmen arkadaşının desteğe ihtiyacı olduğunu veya yorgunluk, iş yükünün fazla olması, gün içerisinde yetiştirmesi gereken birkaç programının olabileceği düşünülmelidir.

Kimi öğretmenler fazla sorumluluk aldığı zaman strese girebilir. O zaman bu durum kişisel olarak algılanmamalı, harici zamanlardaki genel yaklaşımlar üzerinden değerlendirmeler yapılmalıdır. Bu tür yapıcı yaklaşımlar yaşanabilecek tartışmaları kolaylaştıracaktır.

Toplumda çalışırken uyumlu ve başarılı olmak istiyorsak, duygusal zekâ becerimizi (EQ) geliştirmeliyiz. Lider yöneticilerde aranılan en temel özelliklerin başında duygusal zekaya sahip olmak vardır. Çünkü duygusal zekâ eksikliği, zor karar verme, çatışmaları yönetememe, kendini ifade edememe, empati kuramama gibi durumlara sebep olduğu için iş birliği içinde çalışmayı büyük ölçüde engellemektedir.

Duygusal zekâ bir bakıma üretken iş birliği çalışmasının anahtarıdır diyebiliriz.

  • Açık fikirli olmak iş birliği çalışması için gerekli mi?

Değişen durum ve şartlara kısa sürede çözüm bulmak istiyorsak hem farklı görüşlere açık olmalı hem de gerekli durumlarda esnekliği sağlamalıyız. Bu durum tarafımıza yapılan olumlu veya olumsuz geri bildirimleri de kapsamaktadır.

Bulunduğumuz okulda yeni veya farklı fikirlere şüpheli yaklaşan arkadaşlarımız elbette ki olacaktır. Öncelikle yapabileceğimiz ilk iş, farklı ve yeni fikirlere açık olduğumuzu belirterek bu fikirleri teşvik etmek olmalıdır. Zira ortamda farklı fikirlerin olması, öğretmenlere zengin içerik kazandırdığı kadar, öğrenciler arasında da pozitif etkileşimi desteklemektedir.

  • İş birliğini engelleyen en büyük sorunlar nelerdir?

Öncelikle bu sorunları kendimizden kaynaklı ve dış faktörlerden kaynaklı olmak üzere iki grupta ele alabiliriz.

Kişinin kendisinden kaynaklı veya dış faktörden kaynaklı sorunlarını; kuşak farklılığı, kıdem üstünlüğü, görüş farklılıkları, etnik köken, mesleki rekabet, iş birliği desteğinin yetersizlik olarak algılanması, bireysel başarı ile öne çıkma isteği, en iyi öğretmen olma hırsı, gruplaşma, bilgiyi kendine saklama, güven problemi yaşama, sözlü-sözsüz iletişim engelleri, kısıtlı çalışma koşulları, yardımlaşmaya açık olmama vb. olarak sıralayabiliriz.

  • İş birliğini engelleyen sorunlara nasıl çözüm bulabiliriz?

İş birliği içinde çalışabilmek için işe, kendimizden kaynaklı sorunları çözerek başlamalıyız. Bizden kaynaklı sorunları objektif olarak değerlendirmeli, yeri geldiğinde yüksek çıkışlarımız, gruplaşmalarımız, hırsımız varsa bunları törpülemeliyiz. Etkili bir iletişim dilimiz olup olmadığını gözden geçirmeli, sorun odaklı değil çözüm odaklı yaklaşımı tercih etmeliyiz.

Şayet tüm bunları olumlu yönde geliştirdikten sonra hala iş birliği noktasında sıkıntı yaşıyorsak, çözüme ulaşma noktasında dış faktörlere odaklanmalıyız. Sorun meslektaşımızda ise yapıcı yaklaşarak çözüm bulmada kendisinden yardım talep edebiliriz. Mesela; kendi sınıfımızda yaptığımız uygulamaları öğretmen arkadaşlarımız ile paylaşabilir, başarılı bir etkinlikten sonra etkinliği yapan öğretmen arkadaşımıza çok güzel bir çalışma olduğunu söyleyebilir, yardım eden öğretmen arkadaşlarımıza teşekkür edebiliriz.

Oldukça bilinen ve basit olan bu yapıcı yaklaşımlarda sıkıntılar genel olarak uygulamaya geçmekte yaşanmaktadır.

Ez cümle, bir kurumda başarılı bir öğretmen olan herkes iş birliği ve dayanışmanın bir tercih değil, zorunluluk olduğunu bilmelidir.

Saygılarımla.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Okunanlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

81TakipçilerTakip Et
spot_img

Son Yazılar