18.4 C
Türkiye
Cumartesi, Temmuz 27, 2024
spot_img

Doğruyu Yapmak Yeter mi?

Saygıdeğer Öğretmenlerim,

Çoğumuz, kendisini “Ben doğru olanı yaptım,” şeklinde savunan öğretmen arkadaşlara denk gelmişizdir. Mevzuya dikkatimizi yoğunlaştırdığımızda kesinlikle doğru olanı yaptıklarını düşünürüz. Ancak bir taraftan da bir şeylerin yanlış olduğunu fark ederiz. Fakat durumun tam olarak ne olduğunu kavrayamaz, adını koyamayız.

İşte bu durum tam olarak, doğruyu yanlış yapmakla ilgilidir. “Doğruyu yapmak yeter mi?” sorusunun cevabı, yetmez. Önemli olan doğruyu güzel yapmaktır. Doğru olanı yapan kişi öncelikle herkes için neyin doğru olduğunu araştırarak öğrenmeli, sonrasında doğruluğuna inandığı şekilde davranmalıdır. Yoksa önce olayı yaşayıp, daha sonrasında yaşadığının doğru olduğuna inanmak, kişiyi genelde doğruyu yanlış yapmaya sürükler.

Doğru olanı yapmayı tercih ettiğimiz zaman, sahip çıkmamız ve korumamız gereken değerlerimizi unutmamalıyız. Haksızlığa uğradığımızı düşünüp, hak ettiğimizi alabilmek için, değerlerimize ters düşen davranışta bulunmamız, yanlış olur.

Doğru olanı yapmak kolaydır. Meziyet doğruyu güzel yapmakta. O zaman sadece öğretmenlikte değil, tüm yaşamımızda doğruyu güzel yapmak için göz önünde bulundurmamız gereken davranışları ele alalım:

  • Saygılı ve hoşgörülü kişiliğe sahip olmak;

Doğruyu güzel yapmak ile saygılı olmak arasında ayrılmaz bir bağ vardır. Hem kendimize karşı öz saygılı olmalı, hem de karşımızdaki öğrenci ve velimize karşı saygılı olmalıyız.

“Veliyi anladık da öğrenci ne alaka,” demeyin. Eğitim çağında saygıyı öğrenmeye çalışan öğrencilere, ancak saygıyı göstererek öğretebiliriz. Saygı duymak, beraberinde saygı duyulmayı getirir. Mesela; Sabah karşılaştığınız öğrencinize “Hayırlı sabahlar, bugün ne kadar harika görünüyorsun,” diyerek saygı ile ilgi göstermemiz, öğrencinin tüm gününün güzel geçmesini sağlayacaktır. Sadece ağzımızdan çıkacak tek bir cümle, bir öğrencinin tüm gününü olumlu etkileyecektir.

  • Sürekli karşıdakini suçlamamak, öz eleştiri yapabilmek;

Karşı tarafı suçlayan kişi, kendi sorumluluklarından kaçmış olur. Bu durum daha çok okulda sorun ve problem istemeyen, yorgun, sorumluluk almaktan kaçınan öğretmenlerin davranışıdır. Bir problemi çözmek için özeleştiri yapmak önemlidir. Önce kendi sorumluluklarımızı sorgulamak, devamında karşı tarafın sorumluluklarına odaklanmak, adalet duygusunu güçlendirir. Mesela; teneffüste dersi anlamadığı için yanımıza gelen öğrenciye “Derste aklın neredeydi, o kadar anlattım. Hiçbir şey anlamamışsın,” diyerek tepki vermek, sorunu çözmekten kaçmak demektir. Evet, derste konuyu güzel anlatmış olabilirsiniz. Bu doğrudur. Fakat çözüm öğrenciyi suçlamak değil.

Yapmamız gereken birinci adım, tüm sevgimizle nereyi anlamadığını sormak olmalıdır. Dersin tamamını mı, yoksa dersin bir konusunu mu anlamadığını öğrenmek olmalıdır. Devamında anlattığınız örneklerin karmaşık mı geldiğini, yoksa dikkati dağıldığı için mi anlayamadığını öğrenmektir. Anlatım karmaşık gelmiş ise farklı örnekleme ile daha sade anlatım kullanılarak öğrenciye yardımcı olunmalıdır.

Yoksa siz öğrenciyi suçladığınızda, öğrenci anlamadığı dersi anlamamaya devam edecektir. Demem o ki, suçlamak öğrenciye olumlu davranış kazandırmaz. Sadece öğrenciyi ya da sorunu başınızdan savmış olur.

  • Karşımızdakinin anlattıklarını ciddiye almak;

Bu durum empati kurmak ile ilişkilidir. Önemsemek, ciddiye almak, derdi olan öğrencinin derdi ile dertlenmek ilişkilerde güvenli bağ kurmayı besleyen iyi niyetli doğru davranıştır.

“Bunu mu dert ettin, amma da abartıyorsun, boş ver, olur öyle şeyler, başka derdin mi yok,” gibi söylemler, kişiye yaşadıklarının pek de bir önemi olmadığının algısının oluşmasını sağlar.

Teselli etmek çok kıymetli bir davranıştır tabi. Önemli olan öğrenci veya veli sorununu anlattığında bizim can kulağı ile dinlememiz, devamındaki süreçte “Burada biraz üzülmüş olmalısın, bu durum canınızı sıkmış olmalı,” gibi kendisini dinlediğinizi hissettiren, konuya ilişkin sorular sormanız. Anlatması bittikten sonra teselli etmeniz, doğruyu güzel yapmak olur.

  • İlişkileri çıkarlar üzerine kurmamak;

Doğru insan, doğru olanı sadece kendisi için istemez. Çevresindeki kişilerin veya sorumluluklarını üstlendiği öğrenci ve velisinin çıkarlarını da düşünür. Menfaatçi kişiler için “Bunlardan heva adamı çıkar, dava adamı çıkmaz,” söylenilir. Yanlışın en kötüsü de doğru gibi gözükenidir.

  • Alçakgönüllü olmak;

Tevazu, özellikle Türk-İslam Kültüründe ve tasavvufta üstün meziyet olarak değer görmektedir. Hoşgörü ile anlam bakımından iç içedir. Dilimize Arapçadaki “vaz” kökenden türeyerek gelen tevazu; kendi nefsini hakir görmek anlamına gelmektedir. Mütevazi insanların alameti farikası, yetenek veya başarıları için övünmez ve övülmek istemezler.

Kişiye insani değer katan tevazu, toplumdaki saygınlığınızı da artırır. Buda okul içinde ve sınıf içinde kabul görmenizi destekler. Günümüzde “ezik olma,” diye verilen tavsiyeler, kendi benliğini ve egosunu besleyen insan tavsiyeleri olarak oldukça yanlıştır. Zira tevazu göstermek; “kendime ve sana saygı gösteriyor ve değer veriyorum,” demektir.

Tevazuluyu anlatan en güzel söz, Hz. Ali Efendimizin şu sözüdür: İnsan tevazu ile yükselir.

Kibir ise öğretmeyi ve öğrenmeyi engeller. Kibirli insan kendisini insanlardan üstün gördüğü için çoğu zaman hata yapar ve bunda kendisine hak vererek, hatasını fark etmez. Çünkü kendi kusurunu göremez. Bi nevi cahiliye zamanı davranışıdır. Kibirli ve burnundan kıl aldırmayan öğretmenin öğrencisine verebileceği hiçbir şeyi yoktur. Bu konu hakkında maalesef ki birçok öğretmenin kendi öğrenciliğinden örnekleme yapabileceği olumsuz yaşanmışlıkları muhakkak vardır.

  • Dürüst olmak;

Doğru insan olmak için dürüst olmak çok önemlidir. Bunun “Ben dürüst bir insanım, doğru neyse yüzüne onu söylerim,” söylemiyle bir alakası yoktur. Doğru olmak karakter, doğruyu konuşmak davranıştır. Atalarımızın “Her doğru her yerde söylenilmez,” deyiminden yola çıkarak her yerde doğruyu söylemek, bazı durumlarda doğruyu çirkin yapmak olabilir.

Her söylediğimiz doğru olmalı. Fakat doğruyu söylemeyi, doğru zamana bırakmalıyız. Kimi zamanlarda doğruyu söylemek karşı tarafı kandırmak olabilir. Burada gerçeği gizlemek, ya da yalan söylemekten farklı bir durum söz konusu. Mesela; size sürekli farklı istekle gelen veliye “Bu durum diğer veliler tarafından kabul edilmedi. Hatta sizin fikrinizi gereksiz gördüler,” şeklinde karşılık verilmesi oldukça yanlıştır. Evet, diğer veliler böyle bir tepki vermiş olabilirler. Burada yalan bir durum yok. Fakat öğretmen sürekli kendisine istek ile gelen velinin karşısına diğer velileri göstererek hedef değiştirmiştir. İyi niyet barındırmayan doğrular söylenilmiştir.

  • Çevrenizdeki başarılı kişileri takdir edebilmek;

Kurumdaki hiyerarşide üst astını başardığı bir durum ile alakalı takdir edebilmelidir. Başarı ve güzellikler paylaşılınca çoğalır. Okul müdürü genel sınavda yükselerek başarı kazanmış bir sınıfın öğretmenini takdir edebilmelidir.

Büyüme ve öğrenme çağındaki öğrencilerin olumlu sergiledikleri davranışları pekiştirerek devam ettirebilmeleri için, takdir edildiklerini hissettikleri onay sözcüklerini duymaya ihtiyaçları vardır. “Sizi canı gönülden takdir ediyorum, bu dersi çok güzel dinlediniz.” veya “Ooo ödevlerini ne kadar güzel yapmışsın. Seni takdir ederim. Çok emek harcamışsın,” gibi tepkiler, öğrencinin sergilediği davranışı olumlu karşılayarak beğendiğinizi gösterir.

  • Zamanınızı ve başkasının zamanını çalmamak;

Dünyadaki en kıymetli şey zamandır. Ne satılır ne de alınır. Hatta en büyük problemimiz çoğu defa zamanın yetmemesi değil mi. “Sınavda süre yetmedi, projeyi hazırlamada zaman yetmedi, az zamanda bu müfredat nasıl yetişir,” gibi sorunlar, son zamanlarda öğretmen ve öğrencilerin ortak sorunu haline gelen zirve sorunlardan olmuş durumda.

 Zamanı boş harcamanın önüne geçebilmek için öğretmenin derse girmeden önce konu ve anlatımlarını planlayarak hazırlıklı gelmesi, öğrencilere sorumluluk verileceği zaman anlaşılabilir yönergeler ile izah etmesi gibi durumlara dikkat etmelidir. Öğretim zamanını verimli kullanmaya önem vermelidir. Bunun için formal eğitim metodunu kullanması doğru bir tercih olur.

  • Teşekkür ve özür dilemeyi bilmek;

Yapılan iyiliğe karşı teşekkür etmek, tarafımızdan yaşanan hatadan dolayı özür dileyebilmek cesaret isteyen ahlaki bir davranıştır. Özür dilemek öz saygının azalacağının sanılmasının aksine, karşıdakine değer vererek saygı duyulduğunu gösterir. “Ben öğretmenim, asla özür dilemem. Ne var bir iki hata yapmışsam, o kadar hatayı herkes yapar,” gibi söylemler, özür dilemekten kaçmanın yollarıdır. “Affedersin, burada ufak bir hata yapmışım sanırım, gözümden kaçmış olmalı, nasılda dikkatimden kaçmış, gerçekten çok özür dilerim,” gibi hatamızı kabul ederek yapmış olduğumuz özürler, karşı taraftan samimiyetle karşılanarak, hem olayın büyümemesine hem de karşılıklı saygının devam etmesine yardımcı olur.

  • Fikir ayrılığında tartışmamak;

Herkesin sürekli aynı fikirde ve kararda olması mümkün değildir. Farklı yaşanmışlıklar, farklı kültürler, farklı değerlere sahip olmak beraberinde farklı fikirleri getirir. Fikir ayrılıklarını fikir zenginliği olarak değerlendirmemiz, beklenmedik kazanımların öğrenilmesini sağlar. Harareti yüksek tartışmalarda hiçbir zaman kazanan taraf çıkmaz. Aksine her tarafın fikri, gelen itirazlar karşısında daha çok kemikleşerek, görüşünü daha fazla savunmayı destekler. Fikir birliğinin sağlanabilmesi için fikirler beyan edilirken tartışmanın kontrolden çıkmaması gerekir.

Mesela; ev ödevi istemeyen, bu konuda fikir ayrılığına düştüğümüz velimizin olduğunu varsayalım. Fikir beraberliğinin sağlanabilmesi için “Benim fikrim bu, sizin de fikriniz bu. Asıl konumuz olan ev ödevinde doğru olan ne? İsterseniz buna yoğunlaşalım,” şeklindeki yaklaşımımız, konuyu çözüme götürecek iyi niyetli doğru davranış olur.

Tüm öğretmenlerimizin bu kıymetli değerlere sahip olması ümidiyle…

Saygılarımla.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Okunanlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

81TakipçilerTakip Et
spot_img

Son Yazılar